Çekmece karıştırmaca

 

Kızım hızla büyüyor hem de ne hız. Başarsa ne yaramazlıklar yapacak şimdiden okuyorum gözlerinden. Evdeki en alçak çekmecelerin dibine gidip açma çalışmalarına başladı bile. Hatta geçen gün bir baktım açtı ve yüzüne çarptı çekmeceyi ama ben yanındaydım tabi şiddetli bir çarpma değildi. Yine de artık daha dikkatli olmam lazım. Bir de koltuklara yapışıp elleriyle yukarı yukarı çıkmaya çalışıyor, yakında tutunup kalkmış görürsem şaşırmayacağım.
Çocuğum olmadan önce bebekli hayat kavramına bakışım başkaydı. Çocuklu bir eve gittiğim zaman etrafı karıştıran, sürekli elinde bir şeylerle gezen çocukları pek anlamazdım. Başkalarının evinde çekmece karıştırıp (karıştırtılıp) , yaramazlık yapan (yaptırılan) çocuklardan bahsetmiyorum bence o apayrı bir konu. Bu tamamen kendi evinde, annesinin yanında mutfaktaki çekmecelerden kaşık, kepçe vs. alıp ortalıkta gezme potansiyeli olan çocuklar sınıfı. Hatta annesinin özenle topladığı evi bir anda oyuncaklarıyla savaş alanına çeviren çocuklar. İşte bunlar bana bayağı acayip gelirdi, anlayamazdım o çocuğun bu yoğun karıştırmaca enerjisini hatta ne yalan söyleyeyim hiç de hoşuma gitmezdi bu çocuk tipi. Ama ne zamanki kızım oldu ve ben çocuklu hayatla ilgili yoğun araştırmacı bir ruha dönüştüm anladım ki bu kimi zaman engellenemez bir durum hatta engellenmemesi de gereken. Ev ortamında çocuğun ulaşacağı her şeyi ve her yeri ona göre dizayn edip, onu ev içinde özgür bırakıp kendini yapma, etme, hayır vb. kelimelerden soyutlamakmış aslolan. Kendisine zarar verebileceği şeyleri birer birer yok edip ona en güvenli ortamı yaratmakmış yapılması gereken.
Yavaş yavaş anlıyorum ki aslında kızımın orayı burayı ellemeye çalışması, bir şeylere ulaşma çabası benim çok hoşuma gidiyor. Yarın öbür gün bütün bir çekmeceyi boşaltmış halde görürsem kızmak ne kelime sevincimden öleceğimJ Çekmecelerin içini çoktan kontrol ettim güvenlik açısından ne olur ne olmaz diye. Başkalarının evinde sınırlarını bilen ama kendi evinde özgür bir çocuk yetiştirmek istiyorum.  Evde ilgisini çeken her çekmeceyi beraber boşaltıp, ona tek tek anlatmak istiyorum merak ettiklerini. Önemli olan bu çekmece boşaltma işinin onda bir alışkanlık ve tamamen yaramazlık halini almaması aksine öğrenip, tüm meraklarını giderip, daha sonra da yaramazlık boyutunda olabilecek şeylerden uzak durması sanırım. Bu konuda eğitici bir yaklaşımla olayı tatlıya bağlayabiliriz inşallah.
Bu benim anneliğim ve bu da geçmişte aman ne yaramazlık (?) diye nitelendirdiğim şeylerin anne duygusallığıyla zihnimde yön değiştirmiş boyutu.

Günlük Program ( 6 Ay+3 Hafta)

 

06:00 / 08:00 Kalkış – Kahvaltı (kahvaltılık tahıllı süt-peynir-yumurta-pekmez)
Saat 6 sularında kalkan kızıma önce 200 cc içine kahvaltılık tahıl katılmış sütünü içiriyorum. Sonra bir süre daha uyuyup kalkan kızıma yumurta, peynir ve pekmezini veriyorum. Bazen peynirini az yer bazen yumurtasını ama bir şekilde dengelemeye çalışıyoruz şu sıra.
10:00 meyve suyu
Meyveyle arası hiç iyi değil küçük hanımın. Zaman zaman yoğurduna ya da muhallebisine katıştırıp veriyorum meyvesini ama bazen onu bile reddettiği oluyor. Son çareyi meyve suyunda buldum. Katı meyve sıkacağında sıkılmış meyveleri en azından içimi rahatlatacak miktarda içiyor. Biberon yerine 3 delikli alıştırma bardaklarıyla veriyorum, en azından biberona yavaş yavaş veda etmek umudundayım.
12:00 sebze püresi / çorba – öğle uykusu
Meyveden sonra kızıma sebze hazırlama çalışmalarım başlıyor. Bugüne kadar hiç tarif uygulamadan  gönlüme göre yaptım çorbalarını. Havuç, patates ve pirinçle başlayan maceramız bugün her türlü sebzeye ulaştı. Bazen kereviz, havuç, pırasa ve mercimekle güzel püremsi çorba kıvamında bir yemek hazırlıyorum. Bazen içine az miktar kıyma ya da tavuk atıyorum. Ispanak, patates, havuç, soğanla bir karışım hazırlıyorum bazen, brokoli ve brüksel lahanası da menümüze girdi. Sebzelere bal kabağı katınca da süper oluyor. Şu sıralar et suyuna da geçiş yapıyoruz ama elimden geldiğince her türlü mevsim sebzesinden vitamin almasını sağlıyorum. Her zaman içine çok az zeytinyağı ekliyorum. Ben de yaptığım püremsi çorbalara bayılıyorum hatta tuzlu olsa ben bile yiyebilirim. Kızımın sebzelerle arası iyi en azından bu konuda üzmüyor beni. Sebzeden sonra yatıp 1,5-2 saat sonra kalkıyor. Eğer ki 2 saati geçerse bazen ikindi uykusunu iptal ediyoruz. O zaman akşamüzeri uyumak istiyor ve eğer uyursa gece uykusuna daha geç yatıyor. Erken yatması açısından iptal etmeyi daha uygun buluyorum.
14:00 yoğurt
Yoğurdumu kendim yapıyorum. Bunun için pek tutturma yeteneğim olmadığı için yoğurt makinesi aldım ve kıvamı mükemmel oluyor. Şimdilik sütaş babymix’le mayalıyorum yoğurtları. Her türlü sütü kullanıyorum. Bazen pınar devam sütü, bazen organik süt, bazen keçi sütü, bazen günlük süt çünkü her yerde hepsiyle ilgili bir tavsiye okudum ve bende en iyisi orta yolu bulayım diye hepsinden deneme yaptım. Keçi sütüyle yapılan yoğurdun tadını hiç beğenmedim ama kızım sevdi, o halde bir problem yok.
15:00 120 cc süt/ ikindi uykusu
Yoğurdu bolca yedirebildiğim zaman bu öğün olmuyor aslında. Eğer yoğurdun yetmediğini hissedersem aradan 1 saat geçince süt veriyorum ve bayıla bayıla içiyor.
18:00 muhallebi
Muhallebiye daha yeni yeni başladık. Muhallebilerle aramıza kızıma yaptıkları gazlar girdi. Genelde Milupa kaşık maması kullanıyorum, evde pirinç unuyla yapmak da benim içime sinmiyor. Aslında muhallebi hiç vermeye niyetli değildim ama hem doktorumuz tavsiye etmişti hem de çok kilolu bir bebek değil içime sinmedi gün içinde sadece süt içmesi. Bu ay ki kontrolümüzde doktoruyla yine konuşacağım bu meseleyi.
20:30 200 cc mama ve yatış
En son büyük bir aşkla 200 cc sütü indiriyor mideye kızım, bu sıra içine yeni çıkan Hipp organik bebe bisküvilerinden 1 tane atıyorum hem de sütü Milupa’nın gece için olanlardan kullanıyorum.  Oldukça doyurucu oluyor tahminimce çünkü sabaha kadar acıkmıyor. Yatmadan önce muhallebi asla veremem çünkü çok gaz sıkıntısı çekti bu yüzden, huzurla uyuyamadı kızım.

Ben Annemin Delisiyim: Ben bir oyun buldum anne

 

Annecim hep sen mi yazacaksın, hep sen mi beni anlatacaksın. Biraz da ben seni anlatayım. Geçenlerde yine oturttun beni ve biberonumu verdin ağzıma. Annecim elimle tutmaya çalışıyorum ama senin bana verdiğin biberonda hem cam hem ağır, kaldıramıyorum ki onu ben daha. Halbuki küçük su bardağım var ya onun gibi olsa sütümü de suyum gibi kendim içerim artık. Ama sen bana biberonumu vermeye devam et çünkü ben biberon hastasıyım biliyorsun.
Neyse işte dağıttım konuyu yine senin gibi. Biberonumu ağzıma verdin ve ben yarısına gelmiştim ki elimle biberonu itip kahkaha attım. Beni öyle görünce sende kahkaha attın. İşte ben de dedim ki, annem çok sevdi en iyisi ben bunu hep yapayım. Sen biberonu getirirken, içecekmiş gibi ağzımı açıyorum ver diye sonra elimle itip gülüyorum. Bu oyun çok eğlenceli son iki gündür bunu hep yapıyorum. Ama sen sevmedin bu oyunu galiba artık hiç gülmüyorsun. İlk güldüğüne de pişman oldun galiba, yemeğimi yemek yerine oyun yapıyorum diye kızıyor musun bana. Sen bana kızmazsın kiJ Kusura bakma ama hiç disiplin yapamıyorsun, yemiyorum o ciddi duran hallerini, kızgın bakmaya çalışırken bile gözlerin parlıyor bana. Ben daha çok oyun bulurum böyle kendime ama artık bırakmalıyım dimi bu oyunu. Özellikle elimi tutuyorsun artık biberonu itmeyim diye. Bazen özellikle babama veriyorsun biberonu, al sen yedir bu cadı benimle oyun oynuyor diyorsun. Anlamaz mıyım anlıyorum ben hepsini. O da ciddi durup, yüzüme hiç bakmıyor içerken çünkü biliyor ki baktığı an ona da aynı şeyleri yapacağım.
Canım annem sana gülüyorum, seninle oynuyorum, yalnız olduğumuz zamanlarda sen hep yanımda ol diye sen yanımdan uzaklaşır uzaklaşmaz ağlıyorum çünkü seni çok seviyorum.

Kızım bana deli oluyor

 

Çok sevdiğim ve aramızda gizli bir bağ olduğuna inandığım bir arkadaşım 10 gün önce doğum yaptı. Biz de bugün kızımla dünya yakışıklısı (maşallah!) bebeğini görmeye gittik. Onu görünce kızım gözüme o kadar büyük geldi ki, hatta şöyle bir düşündüm benim kızımda bu kadar minikti diye. Ne çabuk büyüyorlar bunlar, o en bebek halini şimdiden çok özledim.
Hiç bilmediği bir eve, hiç bilmediği insanların arasına daha önce de gitmiştik ama kızım bugün bunu tam olarak algıladı. Artık kendisine yabancı olan bir yere gidince anlıyor küçük hanım hatta tanımadıklarının kucağında ağlıyor. Kızımı genelde ya kucağımda ya da tam ayağımın dibinde ana kucağında oturttum ama zaman geçtikçe bu ona yetmedi. Kendisine bir bakıp, bir ilgilenmem için hareketlenmeye başladı. Bende doğal olarak sohbet içerisindeydim ve ne zaman gözlerine baksam kahkahayı basıyordu. Her defasında aynı gülüş, bakıyordum ya da gülümsüyordum hemen kahkaha atıyordu. Hatta arada birilerine bırakıp başka bir yere yönelsem, beni görür görmez yine o muhteşem gülüşünü elleri ayakları oynaya oynaya yapıyor ve beni kucağına al diye çırpınıyordu. Bana güler, beni tanır ama hiç böylesine bir şey yaşamamıştık bugüne kadar. Tam anlamıyla bir anneci oldu. Aynı şeyi evde de denedim, önce ilgilenmeyip sonra gözlerine bir bakıyorum sevinçten deliriyor. Bu o kadar hoşuma gitti ki anlatamam.
Aslında kızımı sadece 1 ay emzirebilmiş olmak içimde hala bir yara. İlk zamanlar kızımı emziremediğim için psikolojim bozulmuştu. Emzirmeyle anne-bebek arasında kurulan derin bağ, bebeğin annesinin kokusunu tanıması, anne memesinde kendinden geçmesi vs. bunlar olmayınca kızımla tam bir duygusal bağ kuramayacağım diye paranoya yapmıştım. Beni annesi olarak bilir mi, 3 gün bırakıp gitsem bana hiç ihtiyaç duymaz hatta beni kesin unutur diye kendimi üzmüştüm. Anladım ki, anne öyle ya da böyle annedir. Kızımın bana olan derin bağını hissediyorum ve onun için artık yerimin farklı olduğunu da. Emzirmek muhteşem bir şey ama emzirseydim de ilişkimiz farklı olmazdı herhalde. Kızım bana deli oluyor ve ben zaten kızımın delisiyim:)

Kendimi deli gibi yorgun hissederken sende dinginleşiyorum

 

Kızım 6 aylık oldun mu sen şimdi ama ne çabuk… Zaman ne kadar hızlı geçiyor, yarın öbür gün daha da büyüdüğünde ben yılların hızla geçişine daha bir derinden tanıklık edeceğim biliyorum. Küçücüktün, miniciktin… Şimdi o ilk kıyafetlerine bakıyorum da ne kadar da büyümüşsün. Kollarımın içinde kaybolurdun oysa, omzumda o minicik başınla hiç ağırlığını bile hissettirmeden uyurdun. Hala benim minik bebeğimsin ama o ilk halini, o en bebeklik halini şimdiden özledim. Doğumun, doğuşun, kollarıma ilk gelişin, seni ilk emzirişim, seninle ilk gecem, artık hayatıma yeni bir bireyin dahil olduğuna bir türlü inanamayışım, kokun ah o hiç değişmeyen hastası olduğum kokun, gözlerin her geçen gün bakışları daha da bir derinleşen gözlerin. Seviyorum seni o kadar çok seviyorum ki bu başka bambaşka bir aşk tarifi yok anlatamam.
Seni sadece 1 ay emzirebildim ve içimde hala bir parça hüzün olarak duruyor bu. Oysa diyorum bazen olabilir miydi, yapabilir miydim ama yaşadıklarımın ağırlığı geliyor aklıma ve ben o 1 aya bile şükürler ediyorum. Aramızdaki o bambaşka bağı 1 ay bile olsa yaşayabilmek güzeldi seninle; harikaydı, bambaşkaydı.
Seninle 6 ay… Çok şey yaşadım, çok derinden yaşadım acıyı da mutluluğu da. Ben hep en hüzünlü en acılı anımda gözlerinde, gülüşünde, o küçücük ellerinle parmağımı tutuşunda buldum huzuru. Ben hep seninle dinginleştim, seninle sakinleştim miniğim. Sen olmasaydın bu kadar dik durabilir miydim, bu kadar güçlü olabilir miydim bilmiyorum. Sen bana Rabbimin bir lütfusun ve ben inanıyorum ki O zaten seni bana bunun için verdi. Senli hayata, senle dolu her ana, senle geçen zamana sonsuz şükürler olsun.
Yarım yaşın hayırlı olsun ilk gözağrım.